Eyüp Camii Avlusu ve Medrese Yapısı

0
16

Eyüp Camii’nin avlusu, caminin son cemaat yeriyle birleşen kubbeli revaklarla çevrilmiştir. Bu revaklar avlunun iki yanını sarar. Revakların arkasında yer alan 16 adet kare planlı ve kubbeli medrese hücresi, düzenli bir şekilde sıralanmıştır. Bu hücrelerin arasına yerleştirilen avlu girişleri, aynı büyüklükteki birimlerden oluşmaktadır ve bu girişler, hücrelerin ritmini bozmadan avluyla bütünleşir Çorba Kapısı ve Mimari Özellikleri.

Yapının dikkat çeken bir diğer yönü, bağımsız bir dershane binasının bulunmamasıdır. Bu durum, caminin ders saatleri dışında eğitim mekânı olarak da kullanıldığını gösterir. Yani cami, sadece ibadet yeri değil, aynı zamanda öğrenim gören öğrencilerin eğitim aldığı bir merkez olarak da işlev görmüştür.

Avlunun kuzey ucunda ise Eyüp Sultan Türbesi yer almaktadır. Bu türbe, cami yapısından ayrı, bağımsız bir yapı olarak inşa edilmiştir ve Eyüp semtinin manevi merkezlerinden biri hâline gelmiştir.

Şeyh Vefa Külliyesi ve Mimaride Manevi Etkiler

Fatih Sultan Mehmed, 1476 yılında dönemin tanınmış sûfîlerinden olan ve Zeynî tarikatına mensup Şeyh Muslihiddin Mustafa Ebü’l-Vefâ (ö. 1490) adına bir külliye yaptırmıştır. Bu külliyenin merkezinde Şeyh Vefa Camii yer alır. Ayrıca külliye; medrese, tekke, imaret ve türbeden oluşan geniş bir komplekstir.

Cami, plan olarak Eski Eyüp Camii’nin bir benzeridir, ancak bazı farklı mimari unsurlar içerir. Örneğin, mihrabın yer aldığı yarım kubbeli çıkıntı yarım sekizgen biçimindedir. Dahası, mihrabın içinden geçilen küçük bir oda bulunur. Bu alan “halvethane” ya da “çilehane” olarak adlandırılır ve sufilerin inzivaya çekildiği yerdir. Bu özel tasarım, caminin hem ibadet hem de tasavvufi tefekkür mekânı olduğunu gösterir.

Fatih Külliyesi Osmanlı Mimarisinde Dönüm Noktası

İstanbul’da 1463-1470 yılları arasında inşa edilen Fatih Külliyesi, mimari çeşitliliği ve zengin yapısıyla Osmanlı külliyeleri içinde özel bir yere sahiptir. Bu külliyede; cami, 16 medrese, Fatih Sultan Mehmed ve eşi Gülbahar Hatun’un türbeleri, imaret, tabhane (misafirhane), dârüşşifa (hastane), han, hamam (Çukur Hamam) ve çarşı (arasta) yer almaktadır. Ne yazık ki bu yapılardan dârüşşifa, han, hamam ve arasta günümüze ulaşamamıştır.

Külliyenin tam merkezinde cami yer alırken, caminin mihrap ve ana giriş kapısı eksenine göre kusursuz bir simetriyle iki gruba ayrılmış medreseler sıralanmıştır. Bu düzen, Osmanlı mimarisinde pek alışılmış bir durum değildir Sofia Tour Guides.

Bazı tarihçilere göre bu simetrik düzen, Fatih’in çevresindeki Batılı sanatçılardan etkilenmiş olabilir. Özellikle İtalyan mimar ve heykeltıraş Antonio Averlino, bilinen adıyla Filarete (ö. 1469), bu anlayışın Osmanlı mimarisine yansımasında etkili olmuş olabilir. Bu katı simetri anlayışı, Antik Yunan şehir planlamasından Rönesans şehirciliğine aktarılan ilkelerle benzerlik gösterir.

Medreselerin Yapısı ve Eğitim Sistemi

Fatih Külliyesi’ndeki medreseler coğrafi yönlerine göre adlandırılmıştır. Marmara yönünde yer alanlara “Akdeniz Medreseleri”, Haliç yönündekilere ise “Karadeniz Medreseleri” denir. Her iki grup da kendi içinde dörder adet Sahn-ı Seman Medresesi (ihtisas eğitimi veren) ve dört adet Tetimme Medresesi (hazırlık eğitimi veren) olmak üzere toplam sekizer medreseden oluşur.

Bu sistemli ve aşamalı eğitim yapısı, Fatih’in ilme ve bilime verdiği önemi, ayrıca medreseleri sadece dini eğitim veren kurumlar değil, yüksek düzeyde bilimsel üretim merkezleri olarak tasarladığını göstermektedir.

Bu mimari yapılar ve külliyeler, sadece dini değil aynı zamanda sosyal, eğitimsel ve kültürel işlevler üstlenmiş, Osmanlı şehir planlamasının ve mimarisinin temel taşlarını oluşturmuştur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz