Fatih Sultan Mehmed’in Gentile Bellini tarafından yapılan portresinde kullanılan mimari kompozisyon, yalnızca sanatsal bir tercih değil, aynı zamanda Venedik Rönesansı’nın önemli mimari anlayışlarıyla da yakından ilişkilidir. Bu kompozisyonun benzerleri, dönemin Venedik yapılarında sıklıkla karşımıza çıkar.
Mauro Codussi ve Scuola Grande di San Marco
Venedik’in önde gelen mimarlarından Mauro Codussi, Scuola Grande di San Marco’nun (bugünkü Ospedale) cephesinde de Fatih portresindeki mimari öğelere benzer bir anlayış kullanmıştır. Bu cephede görülen kare kesitli sütunlar, Roma mimarisinden esinlenen bir gelenek olarak dikkat çeker. Özellikle Verona’daki Roma dönemi yapılarının etkisi burada hissedilir customized istanbul city tour.
Ayrıca, Venedik’teki Pilastri Acritani sütunlarının varlığı ve şehrin önemli noktalarındaki konumları da bu mimari anlayışın yayılmasında etkili olmuştur. Kare kesitli sütunların sadece mimari değil, aynı zamanda sembolik anlamlar taşıdığı da düşünülebilir. Bu sütunlar, hem görkem hem de güç temsili olarak algılanır.
Santa Maria della Visitazione ve Cephenin Dili
Venedik’in bir diğer dikkat çekici yapısı olan Santa Maria della Visitazione Kilisesi (Zattere), yine bu mimari anlayışa örnek teşkil eder. Kilisenin cephesi, kare kesitli sütunlar ve kemerli açıklıklarla inşa edilmiştir. Bu mimari düzenleme, tüm cepheye hâkim olacak şekilde düşünülmüş ve estetik bir bütünlük sağlanmıştır. Böylece mimari, yalnızca bir fonksiyon değil, görsel ve simgesel bir anlatı aracı hâline gelmiştir Fatih Portresindeki Kemerin Venedik’teki İzleri.
Fatih Portresindeki Kompozisyonun Venedik Dışındaki Etkileri
Gentile Bellini’nin Fatih portresinde kullandığı mimari düzenlemelerin etkisi sadece İtalya ile sınırlı kalmamıştır. Aynı kompozisyonun farklı coğrafyalarda da benimsendiği ve yorumlandığı görülmektedir. Bu bağlamda en dikkat çekici örneklerden biri, Moskova’daki mimari gelişmelerdir.
Çar III. İvan ve Moskova Rönesansı
Osmanlı’da Fatih Sultan Mehmed nasıl bir Rönesans hamisi olarak tanımlanıyorsa, aynı şekilde Çar III. İvan da (1462-1505) Rus Rönesansı’nın öncülerinden sayılır. III. İvan, dönemin önemli mimarlarından biri olan Floransalı Rudolfo Fioravanti’yi, Lombardiya’dan Moskova’ya davet etmiştir. Bu davet, Rus mimarisi için adeta bir dönüm noktası olmuştur.
Fioravanti’nin Moskova’da inşa ettiği en önemli eserlerden biri, Dormition Katedrali’dir. Bu yapı, Moskova’nın “Üçüncü Roma” olarak görülme idealinin bir simgesi hâline gelmiştir. Dormition Katedrali’nin cephe düzeni ve mimari dili, Batı Rönesansı’nın doğuya nasıl taşındığını gösteren önemli bir örnektir.